ÇERKES MÜLTECİLER

Yazının başlığı kasıtlı. Birçok kişi ‘Çerkes’ ve ‘Mülteci’ sözcüklerini yan yana getirmekte zorlanabilir. Ama ‘Suriyeli Mülteciler’ olsaydı zihinlerde hiç problem teşkil etmezdi. Peki Çerkes ve Mülteci sözcükleri hiç yan yana gelmedi mi? Baştan uyarayım, bu yazıdaki bilgiler asalet ve nezaket timsallerini üzebilir...

 Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriyeli mültecilere yönelik eleştiriler herkesin malumu. Devletin bu konuda yanlış bir politika izlediği, Suriyelilere kapıların açılmasının yanlış olduğu, ülkeye yük oldukları, toplumsal huzuru bozdukları, ülkenin giderek Suriyelileştiği ve onların geri gönderilmesi gerektiği en çok karşılaştığımız cümleler. Bunlar özellikle son dönemlerde bir hayli artış göstermiş durumda. Bunda özellikle yaz aylarının gelmesiyle ‘evinde oturması ve sokağından dışarı çıkmaması gereken’ ama eğlenmek maksadıyla sahillerde boy gösteren Suriyeli gençlerin payı yüksek olsa gerek. Normalde zor şartlar altında olan insanlara moral olunası gerekir diye biliriz ama toplumun epey bir kesimine göre onların eğlenmek gibi bir hakları olamaz. Yapmaları gereken şey, kimin kime karşı savaştığı belli olmayan ülkelerindeki anlamsız iç savaşa dönüp ölmek olmalı. Vatan sevgisini kanıtlamanın yolu sadece bu. Bunları söyleyen insanlar arasında savaş karşıtı, hümanist ve hayvan sever gibi insanlar da epey var. Ama Suriye’de ölen insanlar, mesela hayvan haklarını korumak kadar havalı ve kullanışlı olmasa gerek ki kimse konuşmuyor ve artık kimsenin dikkatini çekmiyor.  Suriye’de ölmek sıradan bir eylem ne de olsa.
Bu itirazları dile getirenler arasında tıpkı şu anki mülteciler gibi atalarının mülteci olduğu insanların da olduğu çok defa karşı tez olarak sunuldu. Evet, gerçekten de Türkiye adeta bir göçmen ülkesi. Ancak burada daha özel bir alana girip kendileri de göçmen bir halk olan Çerkeslerin yaşadıklarını kısmen de olsa dile getirmek maksadındayım. İşin siyasi yönünü bir kenara bırakarak. Çerkes bir kimliğe sahip olup ‘mülteci karşıtı’ hatta ‘mülteci düşmanı’ olanlara bir ayna olması temennisiyle.

Suriyeli mültecilerle ilgili sıklıkla dile getirilen itirazlardan biri ‘bizim askerimiz orada savaşırken onlar burada keyif sürüyor…’ gibi cümlelerle ifade edilen kıyaslar. Aslında ‘bizim askerlerin’ neden orada olduklarını sorsalar, cevaplar arasında ‘Suriyeli mülteciler savaşıp ölmesin’ diye bir şık olur mu bilemem, ama neyse…  Çerkesler bağlamında bu konuyla ve ilintili olarak da Ayhan Kaya’nın aktardığı şu kısa bilgileri hatırlatmakla yetinelim:

 “Göçmenler Anadolu topraklarına geldiklerinde İstanbul hükümeti tarafından 10 yıl süreyle askeri yükümlülük ve vergiden muaf sayıldılar. Ev yapımı için gerekli olan bedel kendilerine hükümet tarafından verilirken aile başına ayrıca iki adet öküz verildi.”  (Ayhan Kaya, “Anadolu’da Çerkes Diasporası: Etnokültürel ve Siyasal Yapı”, Türkiye ‘ye Uluslararası Göç, Ed: Barbara Pusch, Tomas Wilkoszewski, Kitap Yayınevi, İstanbul 2010, s. 228.)

Mültecilere fazla kaynak aktarıldığı, hatta yerel halkın sahip olmadığı sayısız hakka sahip oldukları gibi itirazlar da malum. Bununla ilgili yine arşiv kayıtlarında Kafkasya’dan gelen muhacirlerin mümkün olan eksikliklerinin karşılandığı, bu ihtiyaçları karşılanırken büyük oranda yerel halktan faydalanıldığı, bunun da yerel halklar arasında ciddi itirazlara ve anlaşmazlıklara sebebiyet verdiği kayıtlarda mevcut. İlgili arşivler adeta bugünü yansıtır derecede: 

 “Yerleşik halkın Devletin muhacirlere yardımda bulunmasıyla, kendi mali durumlarını göz önünde bulundurarak muhacirleri kıskandıkları, muhacirlerinde içinde bulundukları yokluk ve sefaletten dolayı çaresizlik içinde komşu topraklara saldırmalar gerçekleştirdikleri”, Örneği Adapazarı’nda Kozludil, Akarca, Burhaniye ve Türk Beylik Kışla köy muhtarlarının Dahiliye Nezareti’ne yazdıkları bir arzuhalde muhacirlerin kendi bölgelerine yerleşmelerinden dolayı sıkıntı çektiklerini “evlad ve iyallerine” dahi bakamadıklarından şikayetle muhacirlere yapılan yardımlar gibi kendilerine yardımların yapılmasını hiç olmazsa boş arazilerin tahsis edilmesini istemektedirler.(B.O.A.,DH.İ.UM.E-30/76)

Mültecilerin yaşadıkları yerleri beğenmeyip genelde büyükşehirleri tercih ettikleri de karşımıza çıkan itirazlar arasında. Çerkesler’in de iskân edildikleri yerlerin çoğunu yaşam şartlarına uygun olmamasından dolayı beğenmedikleri ve yerleşim yerlerinin kendi istedikleri bölgelerde kurulması için taleplerde bulundukları biliniyor. Yetkili makamların gerek kavgalardan dolayı meydana gelen ölüm ve yaralanmaları, gerekse mevcut yerleşim yeriyle olan iklim uyumsuzluğundan ve buna bağlı hastalıklardan doğan ölümleri önlemek, aynı zamanda ileride meydana gelebilecek karışıklıkları önlemek adına bunlara olumlu cevap verdikleri anlaşılıyor.  Bununla ilgili bir kayıt örneği şu şekildedir:

“Bu muhacirler İbradililer (İbradı) ile Akseki dahilindeki Ormanaliler (Ormana) arasında tartışma konusu olan Anif Yaylası ile Doğanzâdeler uhdesinde bulunan Antalya dahilindeki Çakış Çiftliği’nde iskan edilmelerini istemişlerdir. Yalnız bu mahallere iskân edilmelerinin uygun olmadığına dair, mahalli yöneticiler tarafından Çerkes Muhacirlere gerekli uyarı yapılmış olmasına rağmen, kendilerine tesir edilememiştir. Hatta Çerkes Muhacirler bu iki mahalden başka yerde iskân olunmalarını kabul etmeyecekleri ve tayinatlarının yeterli miktarda olmadığı beyanı ile Muhacirler Komisyonu Reisi’nin hanesini basmışlar ve rast geldikleri şahısları sopalarla yaralamışlardır.” (BOA. İ. DH )

Mültecilerin toplumsal huzuru bozdukları, hatta suç oranlarını arttırdıkları da çok sık karşımıza çıkan hususlardan biri. Hatta toplumda infiale neden olan birtakım olayları onlar yapsın veya yapmasın ısrarla mültecilerle ilişkilendirmeye çalışan çok insan var. Yine iskân bölgelerinde Kafkasya Muhacirlerinin gerek yaşam tarzlarının farklı olması, gerekse arazi kavgaları gibi çeşitli nedenlerden dolayı birçok asayiş olayının meydana gelmesine sebep olduğu da biliniyor. Yalızca yerel halkla değil farkı etnik ve dini gruplarla da ciddi problemler yaşadıkları kayıtlarda mevcuttur. Bununla ilgili şu üç örnek sanırım yeterli olur:

“Antalya’ya bağlı Milli Köyü’nde iskân edilmiş olan Çerkesler ile Antalya’nın Varsak Köyü halkı arasında, hayvan otlatma meselesinden dolayı bir kavga meydana gelmişti. Kavga esnasında Çerkesler yerli halktan birisini öldürmüş ve birkaç kişiyi de yaralamışlardı…” (BOA.Y.PRK.UM. nr.28/15.) 
“Teke Sancağı İdare Heyeti tarafından, “Çerkes Muhacirlerin çarşıda ve hükümet civarında silahlı olarak dolaşmalarından, ayrıca bu muhacirlerin uzun müddet sükut etmelerine imkan bulunmadığından ve memleketin asayişini muhafaza etmek maksadı ile Çerkes Muhacirlerin şimdiden Çakış Çiftliği’ne sevk edilmeleri uygun görülmüş, ayrıca tayinat miktarlarının arttırılmasına karar verilmiştir” (BOA. DH. MKT. nr. 1841./107. Lef.19)
 “ (Antalya’da) Metropolit imzası ile Isparta’dan Fener’deki Patrik Efendiye gönderilen telgrafta, “ Çerkeslerin İslâm mekteplerine gelir sağlayan mağazaları yaktıkları, Yahudilerin evlerini bastıkları, çiftliklerde adamlar yaraladıkları, fakir aileleri öldürdükleri, fakir Müslümanları para vermeğe mecbur ettikleri, Antalya’da gemilerin yola çıkmasına izin vermedikleri ve kereste tüccarların işsiz durdukları” gibi konularda bilgi verilmiştir. Ayrıca bu konu hakkında, 12 Mayıs 1893 tarihinde Mâbeyin-i Hümâyun Baş Kitâbeti’nde görevli Lütfi Bey’e de malumat verilmiştir. ( BOA. Y. PRK. UM. nr.27/12.)

Örnekler çoğaltılabilir. Uzatmayalım. Bu olayların yaşandığı zamanlarda yine toplumun bir kesimi “Çerkes Mülteciler” diye başlayan cümlelerle bugünkü gibi mülteci karşıtlığı yaparken yaşasaydık ne hissederdik? Veya çok sevdiğimiz ‘atalarımız’ ne hissetmiştir? Geçmişte yaşanan acıları sürekli vurgularken bugünün acılarına duyarsız kalmanın izahı nedir? Yukarıdaki bilgilerden hareketle biz bugün mülteci konusu ile ilgili ne yapmalıyız? 'Karadeniz en çok bize kara', ya Akdeniz? ‘Asalet ve nezaket timsali’ olmak neyi gerektirir?...



NOT: Yazıdaki tarihi bilgiler konusunda Prof Dr Ayhan KAYA, Yrd Doç Dr Haşim Erdoğan, Dr A.Rıza Gönüllü veTuncay Düzenli çalışmalarından yararlanılmıştır. 

Yorumlar

  1. Titanium Tent stove | Titsanium-arts.com
    We're making burnt titanium a titanium titanium rod in leg tent stove with stainless hypoallergenic titanium earrings steel rods for our titanium vs steel existing Titsanium-arts and stiletto titanium hammer aluminum-arts. It features a full Titsanium-arts stainless steel $24.00 · ‎In stock

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar