Gürcistan'ın Girişimleri - Hoşuma Gidenler Gitmeyenler


   Bilindiği üzere İstanbul/Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde Gürcistan resmi arşivlerinde yer alan "Çerkes Soykırımı" hakkındaki bazı belgeler yayınlanmakta. Önceki gün bizzat ziyaret ederek sergideki belgeleri görme ve sergi sorumluları ile görüşme imkanım oldu.
    Çerkes’lerin çok uzun yıllardan beri bu soykırımı dünyaya tanıtmak ve anlatmak, bir ileri aşamasında ise kabul ettirmek gibi bir vizyonu var. Bu açıdan bakıldığında sergi son derece önem taşıyor. Ancak olayın çok daha karmaşık ve kapsamlı boyutları var. Bunca zamandır sesini çıkarmayan, hatta Çereks toplumunun akraba milletleri Abhazya ve Osetler ile yaptığı savaş dün gibi hafızalarımızda olan Gürcistan’ın böyle bir işe girişmesi bir iyi niyet ve pişmanlık göstergesi değil elbette. Dünyada bu kavramlar özellikle uluslar arası siyasette çoktan anlamını yitirmiş durumda.
      Gürcistan’ın uzun süredir ABD ile yakınlığı malum. Aynı oranda Rusya ile olan ilişkileri de. Aralarındaki bu obsesif ilişkilere değinmek şu an için yersiz. Ancak Çerkes diasporasını ilgilendiren bu sürecin başlangıç noktası burası. Yani Gürcistan ve ABD, ve ismi henüz telaffuz edilmeyen üçüncü ülkeler “Çerkes Soykırımı” argümanı ile Rusya’yı köşeye sıkıştırmak niyetinde. Bu bağlamda başta Çerkes diasporası olmak üzere birçok ülkenin ve milletin desteğini almak için yola çıkmış durumdalar. Yani az önce bahsettiğimiz gibi  Gürcistan’ın bu tutumu tamamen kendi çıkarları için ortaya koyduğu siyasetin bir parçası. Ve her ne kadar Gürcistan, özellikle kendi kanlı geçmişi ile çelişerek bir çok ironiyi de beraberinde taşısa da ortaya koyduğu bu yaklaşım yadırganamaz. Özellikle bu çalışmaların 2014 Sochi olimpiyatları öncesinde ivme kazanması manidar. Ve giderek de kazanacağa benziyor. Aslında bunlar da bilinmekte.
     Çerkes diasporası bu tablo karşısında ikiye bölünmüş durumda. Bir kesim Gürcistan tarafından yürütülen bu faaliyetlere destek verilip “Çerkes Soykırımı” için bir fırsat olarak kullanılması gerektiğini ifade ederken; diğer bir kesim Abhazlar'a ve Osetler'e yaptıkları da ortadayken ‘Gürcistan’ın enstrümanı olmamalıyız’ tarzı yaklaşımlarıyla uzak durulması gerektiğini ifade etmekte. Ortaya konulan eylemler de buna paralel seyretmekte. Hemen belirtmeyiz ki her iki tarafın yaklaşımı da kendi içerisinde doğru ve tutarlı. Ancak kesin olan bir durum var ki, bu süreçte ‘tarafsız’ olamayız. Yani bir politika izlemek durumundayız.
    Öncelikle şunu idrak etmemiz lazım ki, Çerkes diasporası olarak fillerin savaştığı bu arenada bir fil değiliz. Maalesef söz konusu sürecin ana aktörleri değiliz. Aslında enstrümanı olmamak için fikir beyan ettiğimiz Gürcistan da bir tür enstrüman konumunda. Gündemi kendimiz belirleyemiyor isek mevcut gündemdeki yerimizi çok iyi konumlandırmalıyız. Ve bu durum bizlerin izleyeceği ya da izlemesi gereken yola otomatikman yönlendirecektir. Mevcut tabloyu iyi okumalı ve “çıkarlarımıza” en uygun olan siyaset ne ise o yapılmalıdır. Buradan baktığımızda bir tarafta zamanında Abhazya ve Osetler ile oldukça kanlı savaşlar gerçekleştirmiş olan Gürcistan ve onun sahipleri, diğer tarafta yıllardır Çerkes toplumunun atar damarı olarak kendini muhafaza eden “Çerkes soykırımı” hakkında yapılması gerekenler için ele geçirilen fırsatın değerlendirilmesi gerekliliği.
    Her şeyden önce özellikle uluslar arası siyaset zemininde hareket edilirken duygusal ve fevri hareket edilmemesi gerekir. Gürcistan ile olamaması gereken şeyler olmuştur. Unutulması imkansız olaylar yaşanmıştır. Veya Rusya ile yüzyıllardır devam eden durum yine herkesin malumu. Ancak günümüz konjonktüründe yol alırken, geçmişi hafızamızda tutmalı, geleceğe yönelik siyasette doğru ve sağlıklı kararlar alabilmemizi engelleyici dinamikler olarak da önümüzde bulundurmamalıyız.
     Rusya kanadında izlenen politikalardan yola çıkarak soykırım olayının dünya kamuoyuna tanıtılamaması ve bu konu hakkında elle tutulur bir ilerleme sağlanamaması hoş değildir. Aynı şekilde bu iş için şu an karşımızda bulunan fırsatın da Gürcistan destekli olması da hoş değildir. Hatta bu süreçte önceki gün sergilenen arşivlerde yer alan soykırım anıtı yarışması için tasarlanan figürlerin neredeyse tamamının Gürcü katılımcılar tarafından tasarlanması midemi bulandırmıştır. Neden bu organizasyonları kendi kendimize yapamadığımızı ve eserleri kendimizin tasarlayamadığını, söz gelimi “Çerkes Soykırımı”nı neden insanlara doğru dürüst anlatamadığımızı defalarca sordum.
      Tam da bu soruları sorarken belirtmemiz gereken bir husus daha var ki, kanaatimce en trajikomik olanı bu. Her ne kadar gündemimize İstanbul'da açılan sergi ile girse de sözünü ettiğimiz bu süreç yeni başlayan bir süreç değil. Yıllardır Gürcistan'ın niyeti ve bu paralelde izleyeceği politika bilinmekte. Peki Türkiye'de bulunan Çerkes Diasporası bu konuda ne yaptı, ne düşündü, ne tür bir strateji geliştirdi bileniniz var mı? Türkiye diasporasının en üst temsil kurulu olan KAFFED'in bu kadar önemli bir hususta sözüm ona 'ortak akıl' toplantıları yaparak, şu anda karşımızda duran parçalanmış halimizi engelleyip, izlenecek yolu belirlemesi ve ona göre bir siyaset izlemesi geremez miydi? KAFFED'in bu sene düzenlemiş olduğu 'ortak akıl' toplantısından ne çıktı peki; "andımıza hayır"... Neyse, bu konuyu da burada bırakarak devam edelim.
      Çok kısa ve amatörce bir bakış atacak olursak, Gürcistan politikalarının yanında yer alınmaması, kısmen de olsa Rusya’nın yanında yer almak demektir. Asıl mücadele edilen unsurun değirmenine su taşımak anlamına gelir. 2014 Sochi olimpiyatları bahsettiğimiz sürece müdahil olunmadan belki atlatılabilir. Belki hem Gürcistan minvalinde seyreden politikaya alet olunmayıp, hem de Rusya’nın asimetrik uygulamaları karşısında durulabilir. Ancak 2014 olimpiyatları için düzenlenen organizasyonların ve çalışmaların sonuçlarının buluşma noktası da yine bu politikaların kucağı olacaktır.  Yani aslında müdahil olunmadan yapılacak işler, önünde sonunda o müdahil olunmayan noktaya gelecek ve her şeye baştan başlanacaktır. Ayrıca Abhazya ile Gürcistan’ın geleceğinin ne olacağı noktasında fikir yürütebilmek açısından da bu konu önemlidir. Abhazya yıllar sonra hala intikam hırsıyla bezenmiş politikalarıyla yanı başında düşman bir Gürcistan mı istiyor, yoksa problemsiz bir komşu Gürcistan mı?.. Mesela sergide sorumlu olan organizatörlerden biri Gürcistan’ın Abhazya’ya olan ambargosunun kaldırılması için kapsamlı girişimlerinin olduğunu ve bu konuda sonuç alınabileceğini ifade etti. Bunun ne anlama geldiğini sanırım anlarsınız. Yani sonuç olarak ifade etmek istediğim şudur:
       Ana aktör olamadığımız bu süreçte Çerkes toplumu olarak menfaatlerimize olan siyaseti tercih etmeli ve o güzergahta yol almalıyız. Bu noktada ise Gürcistan ve diğer devletler tarafından “kullanıldığımızı” bilsek ve buna kızsak da, mantıklı olan, soykırım ve dahası için ele geçen bu fırsatın değerlendirilmesi gerektiğidir. Bu tutum bir tür omurgasızlık veya haysiyetsizlik olarak da değerlendirilmemelidir. Eğer Çerkes diasporası, özellikle bahsettiğimiz bloklar bağlamında ABD ve Avrupa diasporası 2014’e kadar soykırım meselesi hakkında etkili girişimlerde bulunurlarsa, konu gündemde kalmaya şu veya bu şekilde devam edecektir. Bir bakarsınız 2014 Sochi olimpiyatlarına büyük beklentilerle hazırlanan Rusya da yarın bir adım atar, rüzgar bir anda tersine döner. Kim bilir…

Yorumlar

Popüler Yayınlar