2014 Sochi Olimpiyatları Öncesi Türkiye Diasporası ve Rusya Üzerine…

Kurum ve gruplar
Çerkes olmak Türkiye’de zordur. Yalnızca Çerkes olmak değil, bu durum diğer azınlıklar için de geçerlidir. Bu, özellikle resmi ideolojinin perspektifinden bakıldığında böyle.
Bir de kendi içimizde Çerkes olmanın da değişik türleri var. Ben kabaca iki kısma ayırmak istiyorum.
1.                  Çerkes olup bunun bilincinde olanlar ve bu bilinçle Çerkes kalmak adına elinden geldiğince bir şeyler yapanlar.
2.                  Bir de Çerkes olup yıllardır kendine dayatılan ideolojilerin de etkisiyle bunun pek farkında olmayıp, tek derdi akşam evine giderken götüreceği ekmeğin derdinde olanlar.
İkinci kesimdekilerin sayısı çok daha fazla.
Bunları da kendi aralarında birtakım kategorilere tabi tuttuğumuzda karşımıza yine farklı fraksiyonlar çıkmakta.  Elbette ilk kısım insanlarımızdan bahsediyoruz. Çerkeslik adına kaygısı olmayanlar şu an için gündemimiz değil.
Çerkes kalmak veya Çerkeslik adına siyaset yapan birçok kurum ve grubumuz mevcut. Bunlardan biri ilk ve hala tek resmi kurumsal yapılanmalarımız olan dernekler ve bunların çoğunun bağlı olduğu KAFFED. Haliyle söz sahibi KAFFED. Günümüzde artık değişen konjonktürel şartların ve sınırları aşacak şekilde giderek artan haberleşme ve kitle iletişim araçlarının da etkisiyle daha fazla şeyin farkına varan insanlarımız KAFFED’ karşı çeşitli tenkitler yöneltmekte, kimi zaman KAFFED’i aşırı temkinli ve tedbirli davranmakla ve hatta daha fazlasıyla suçlamaktalar. Dolayısıyla KAFFED’in ortaya çıkardığı bir boşluk var.
KAFFED’e bağlı dernekler ise zamanında önemli misyonlar yerine getirmekle beraber epey zamandır toplum nazarında fazlasıyla imaj kaybına uğramış, hatta toplumun bakış açısı ile adeta kahvehane durumunda. Yönetim kadroları ise genellikle gönüllü birkaç hemşerimizin bir araya gelmeleriyle oluşmakta. Hepsi vefakar insanlar. Ancak bu durum bir gerçeği değiştirmiyor. Mevcut yönetim kadroları ile ne Türkiye’de ne de uluslar arası arenada siyaset yapabilme beceri, kabiliyet ve eğitime sahip değiller. Bu durum ister istemez derneklerin sınırlarını da doğal olarak çizmekte. Elbette hepsi için geçerli değildir bu tablo.
Türkiye diasporasında faaliyetlerini yürüten bir diğer grup sanal bir yapılanma olan, ancak özellikle uluslar arası arenada epey ses getiren Kafkasya Forumu.  Hemen hepsi eğitimli ve gelecek için umut vadeden gençler. KF’nin özellikle 21 Mayıs ile ilgili çalışmaları ve son zamanlarda Sochi’de 2014 yılında yapılacak olimpiyatlar için yürüttüğü çalışmalar takdire şayan.  Eksiklikleri elbette var…
Bir diğer grup daha çok Türkiye kamuoyunda siyaset yapan ve bu bağlamda somut üç adet talebi olan, bunun için kitlesel eylemler düzenleyen ve çalıştaylar yapan Çerkes Hakları İnisiyatifi. Onlar da farklı ve gerekli formatları ile önemli bir işlevi yerine getirmekte. Her ne kadar haklarında bazı spekülatif düşünce ve söylemler olsa da.
Bunların dışında irili ufaklı başka grup ve kurumlar da mevcut.  Ama özellikle bir grup üzerinde durmak gerek…

Cherkessia.net Üzerine
Çerkes siyaset sahnesine 2 yıl önce giren, ancak benim kişisel olarak kısa süre önce fark ettiğim, adını “Çerkesya Yurtseverleri “olarak duyuran ve cherkessia.net’te yayınlarını sürdüren bir grup var. Açık konuşmak gerekirse bireysel olarak tanıdığım ÇY elemanlarının samimiyetine şimdilik inanıyorum.  Ancak siyasetlerinin çıkış noktalarından hareketle üzerlerinde biraz durmak istiyorum.
Bu grup anlatısını Çerkes=Adığe, amacını da Çerkesya’yı Çerkeslerin uyanışı ile tekrar inşa etmek olarak ifade etmekte. Diğer uzun açıklamaları arasında onları diğerlerinden ayıran farklılıklar bunlar.  Dolayısıyla en keskin söylemleri de bunlar. En azından benim anladığım budur. Buradan yola çıkarak “bilinenleri” tekrar belirtmeden geçemeyeceğim.
Çerkes= Adığe söylemi kendilerinin iddia ettikleri gibi, diasporadaki veya anavatandaki herhangi bir insanımızın bilinçlenmesine, Çerkes kalma mücadelesine veya bu uğurda kanalize olmasına herhangi bir katkı sağlamayacaktır. İnsanlarımızda büyük bir “bilinç” eksikliği olmakla beraber İnsanımızın “ulus” olma yolundaki problemi bu değildir. Bu olmadığı gibi, bu söylemin veya ayrımın halk tabanında da bir karşılığı yoktur. Yani ulus olmak gibi bir problem yok. Her ne kadar teorik olarak doğru söylemiş olsanız ve diğer Kafkasya halklarının ‘akraba’ olduğunu ve dahi türlü güzel ifadeler kullanarak anlatsanız da…
Milliyetçilik veya ulusçuluk hususundaki bir diğer durum da bu minvaldeki teorilerin 19. Yüzyılda ortaya çıkmış, 20. yüzyılda geçerliliğini yitirmiş nazariyeler olmalarıdır.
Bu gün Türkiye coğrafyasında bizim ve diğer bütün azınlıkların en büyük problematik alanı, üzerinde yol alınan bu siyasi anlayış ve ürünleridir. 21. Yüzyıl gibi sınırların giderek kalktığı bir zamanda, 40 küsür ülkede yaşamlarını idame ettiren dünya vatandaşı konumunda diasporik bir millet için ulusalcılık anlayışına dayalı bir geleceğin tahayyül edilmesi oldukça zordur. Küreselleşmenin uluslara ve ulus devletlere getirdiği sonuçlar her yerde geçerlidir ve ortadadır.  Dolayısıyla çökmüş bir teori üzerinden siyaset geliştirmek mantıksızdır.  Milliyetçilik üzerine kurulu bir siyaset kitlelere geçici malayani bir gaz vermekle beraber gelecek inşa etmek adına günümüzde artık mümkün değildir.
Küresel anlamda da sürekli revize edilen bu kavramın doğru dürüst temellendirilemediği de bilinmektedir. Ayrıca Çerkes ifadesi en azından Türkiye diasporasında karşılığını bulmuş bir kavramdır.  Bir aidiyet duygusunu dile getiren bu kelime ırk temelinde değil, daha çok xabze temelinde yerini almıştır. Bir kavramı tekrar ele alıp ona farklı bir anlam yüklemek faydadan çok zarar getirecektir. Adığe’leri uluslaştırmak isterken diğer akraba kavimlerin küstürülmesi, hatta kendi içerisinde aynı toplumları ayrıştırması olasıdır.    Akraba kavimler, benzer yönlerini de farklı yönlerini de çok iyi bilmektedirler. Onları birbirine şu veya bu derecede yaklaştırıp uzaklaştırmak afaki bir çabadır. Bu kimsenin haddine de değildir.
Kimlikler, dolayısıyla, hele hele yüzyıllarca bir arada yaşamış olan kavimlerden ayrıştırılarak Çerkes kimliği üzerinden siyaset yapmak, teorik olarak gerçekler ifade edilse dahi sakıncalı ve sakattır.

Çerkesya’nın inşa edilmesi günümüz konjonktüründe mümkün olmamakla beraber, bir ideal olarak ele alındığında dahi bahsedilen kadim Çerkesya topraklarında akraba kavimlerle bir arada yaşandığı görülecektir.  Eğer tarihi topraklarda bir inşadan söz ediliyor ise bunun yine tarihi realitelere uygun olması gerekir.  Keza o topraklarda geçmişte bir arada yaşamış olan her halkın “hak” iddia etme lüksü vardır…


Sonuç olarak;
Bu siyaset, çıkış noktasının verdiği hassasiyetten mütevellit, epey kişiyi etkisi altına alabilir. Zira bireyleri veya kitleleri etkilemenin yegâne iki yolu, din-inanç ve milliyetçilik-ulusçuluk argümanlarını kullanmaktır. Kısa vadede çevresinde gerçekten inanan insanların birikmesiyle, ama uzun vadede belki kendini farklı hissettirecek marjinal bir düşünce olmakla sonuçlanacaktır. Yapıcı herhangi bir sonuca ulaşmamakla birlikte, diasporada yeni siyasi yapılanmalar gibi önemli süreçlere sekte vurabilme kabiliyeti olan bu yöntemden, söylemlerden ve siyasetten vazgeçilmelidir.  Gönüllülerinden ve emekçilerinden bu enerjilerini gerçekten fayda getirecek işlere yönlendirmeleri en büyük dileğimdir. Zira hepsi değerlidir. Her ne kadar bu ifadeler onlar için “geçiniz” tarzında ifadeler olsa da dile getirmek borcumuzdur…

Sochi 2014’e Doğru
Tüm bu grup ve kurumların yanında bir de 2014 yılında, kadim başkent, soykırımın sembol yerlerinden biri olan, adını yok edilen Çerkes kavmi Saçe’den alan Sochi’de kış olimpiyatları organizasyonunu gerçekleştirecek olan Rusya var. Ve şu an için Rusya’nın gündemini en fazla meşgul eden konulardan birinin bu olduğu bilinmekte. Peki Rusya kadim başkentte yapacağı olimpiyatlar öncesinde Çerkes toplumu ve diasporası sessiz mi kalacaktı?.. Elbette hayır. Çerkesler Sochi olimpiyatlarını, 150. Yılına gelen sürgünü dünya kamuoyuna haykırmak için ellerinden geleni yapmalıydı mesela. Ve diğer dile getirilmesi gerekenler. Keza yapanlar da var, yapmamak için diretenler olmasına rağmen…
Çerkes diasporasının bu çalışmalarının olacağını çok önceden tahmin ederek bu işi üstlenen ve sırf reklamları için henüz 100 milyon USD harcayan Rusya’nın diasporanın bu çalışmalarını önlemeye yönelik planları ve çalışmaları olmayacak mı?.. Elbette olacak. Ve olmakta. Bu tedbirler arasında görünenler olduğu kadar görünmeyenler de var. Zira bilindiği gibi Rusya için en büyük negatif faktör disporadır.
Rusya’nın öncelikli amaçlarından biri öyle sanıyorum ki, diasporanın tek güç halinde hareket etmesini engellemektir. Bu bağlamda diaspora üzerinde etkili olabilecek argümanlarla çoktan harekete geçti.

Öncelikle yukarıda özellikle kimseyi suçlamamaya özen göstererek üzerinde durduğum, Çerkesler arasında ayrıştırma yönünde etkili olabilecek “milli” karakterli bir söylem geliştirmek ve bunu Çerkes kamuoyuna indirgemek olmuştur. Zira bu havuca kafa uzatacak kişi epey olacaktı. Ve oldu da. Bunun somut karşılığını bir ısınma turu tadında bu yılki 21 Mayıs etkinlik programlarında görüyoruz. Sürecin kim Çerkes, kim değil gibi gereksiz ve oyalayıcı tartışmalarla devam ettiğini ve edeceğini de biliyoruz. Aynı şekilde bu politik söyleme destek veren ve karşısında duran, belki yıllardır beraber yürümüş insanların sırf bu politik düzlemdeki tartışmalarından dolayı adeta düşman kesildiklerine de bizzat müşahede ediyoruz…

Sochi 2014'e doğru- Ortak Akıl Toplantıları vs…
Belki öncesinden başlamakla beraber 2014 öncesi artan ve dikkatimizi çeken başka bir çalışma Türkiye’de yapılmakta. Daha önce iki kez yapılan ve 3.sü İstanbul’da, kendilerine gelen rica üzerine İstanbul Çerkes Derneği ev sahipliğinde yapılan ortak akıl toplantıları adı verile toplantılar. Evet, özellikle vurgulamak lazım ki, bu toplantılarda alınan kararlar veya konuşulan konularla İstanbul Çerkes Derneği’nin ev sahibi olmaktan öte herhangi bir alakası yoktur.
Bu çalışmalarda ele alınan birkaç konu var. Birincisi yukarıda bahsettiğimiz KAFFED’e karşı kamuoyunda oluşan muhalif seslerin kanalize edilmesi yönünde olmakta.  Bu bağlamda yeni bir “Çerkes Federasyonu”ndan bahsediliyor.  Böylece hem ayrıştırma artacak, hem el altında farklı muhataplar da olacak, hem de bu oluşum kendi koordinatlarına göre şekillenecek.
Görüşülen konulardan bir diğeri Türkiye’deki derneklerin isimlerinin Çerkes-Adığe veya benzer şekilde değiştirilmesi gerekliliği. Derneklerin mevcut “ölü” hallerinin neden konuşulmadığı ve esas problemlere çözüm aranmadığı sorusunu sormadan biraz önce ifade ettiğimiz, cherkessia.net’in ısrarla her zaman üzerinde durduğu “milli” söylemler ile ilgili durumla paralelliğine dikkat çekmek isterim. Yani bu siyaset meşrulaştırılmakta ve tabana yayılmakta.
Toplantılarda değinilen bir diğer mevzu da anavatandan gelen xase temsilcilerinin hazırladığı bildirinin sunumu. Bildiri nereden baksanız vahim. Göründüğü kadarıyla Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin gündemlerini yakından takip eden click, önce bir dizi kültürel hak ve işbirliğinden bahsediyor. Akabinde ise Sochi olimpiyatları sırasında Çerkeslere “saygı” duyulmasından bahsediyor. Sochi’ye karşı bir muhalefet filan yok. Tarihsel gerçeklikleri dile getirmek yok. Saygı duymak artık ne demekse, istenen bu. Ve sonunda tek bir cümle ile 21 Mayıs’ın “soykırım” olduğu ifade ediliyor, utangaç bir dille… . İşin hazin yönü toplantıya katılan bunca insanın durumdan haberdar olmaması.  Ancak son toplantıya katılan Cherkessia.net üyelerinden bir itiraz yükseliyor biraz kısık bir sesle. Aslında kendilerine destek vererek ve kendi söylemlerini tabana yayarak hareket eden bu odağın bildirisine önce şaşırıyor, sonra kendi bireysel düşüncelerine ters gelen kısımlarına itiraz ediyorlar. Muhtemelen dâhil oldukları grup ile bu odak arasındaki danışıklı dövüşten henüz haberleri yok.
Bunun yanında toplantılarda dikkatimizi çeken bir diğer husus, Rusya’nın anavatanda yaşayan Çerkesler üzerinde kurduğu baskılar ve onları adeta bir rehin gibi diasporaya göstermesi ve “onlar bizim elimizde bilesiniz” çığırtkanlıkları. Her nasılsa da bu durum diasporada karşılığını kısmen de olsa bulmakta.
Sonuç itibariyle bu toplantılarda, hem milliyetçi söylemlerle ayrıştırmaya ivme kazandırılırken ve bu meşrulaştırılırken, diğer yandan KAFFED’e muhalif grubun dizayn edilmesi sağlanmaya çalışıyor.  

Ortak akıl toplantılarına dair aslında çok açık olan bu tablo ortaya çıktığında ve toplantı sonrası dillendirilmeye başlandığında ise, birbirlerinin kadim muhatapları danışıklı dövüşe devam ediyor.  Biri birilerine göre gerçekten “ortak aklı” temsil etmeye devam ederken, diğeri taraftarlarının nazarında kahraman olmaya, güya kendilerine karşı yürütülen karalama kampanyalarına karşı mücadele etmeye ve temelsiz siyasetiyle sözde Çerkesya’yı kurmaya, ama en nihayetinde asıl işine devam ediyor…

Hâsılı kelam, Sochi 2014 olimpiyatları öncesinde önümüzde sayısız mayın var. Ve bunların her yerde her zaman karşımıza çıkması muhtemel…
Yukarıda saydığımız kurum ve gruplara dönecek olursak; hepsi bizim için gerekli ve değerlidir. Hiç biri diğerini yok saymadan ve rakip görmeden kendi kulvarında davasını savunmalıdır. Ancak yürütülen politikaların toplum adına yapıldığı ifade edilirken, bu politikaların toplumun neresinde olduğuna, toplum için ne getirip ne götürdüğüne dikkat edilmelidir. Ve daha da önemlisi bilerek veya bilmeden bir şekilde bu milletin geçmişine, gününe ve geleceğine sekte vurmaya çalışan mercilere veya kişilere alet olunmamalıdır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar