2014 Sochi Olimpiyatları Öncesi Türkiye Diasporası ve Rusya Üzerine…
Kurum ve gruplar
Öncelikle yukarıda özellikle kimseyi suçlamamaya özen göstererek üzerinde durduğum, Çerkesler arasında ayrıştırma yönünde etkili olabilecek “milli” karakterli bir söylem geliştirmek ve bunu Çerkes kamuoyuna indirgemek olmuştur. Zira bu havuca kafa uzatacak kişi epey olacaktı. Ve oldu da. Bunun somut karşılığını bir ısınma turu tadında bu yılki 21 Mayıs etkinlik programlarında görüyoruz. Sürecin kim Çerkes, kim değil gibi gereksiz ve oyalayıcı tartışmalarla devam ettiğini ve edeceğini de biliyoruz. Aynı şekilde bu politik söyleme destek veren ve karşısında duran, belki yıllardır beraber yürümüş insanların sırf bu politik düzlemdeki tartışmalarından dolayı adeta düşman kesildiklerine de bizzat müşahede ediyoruz…
Ortak akıl toplantılarına dair aslında çok açık olan bu tablo ortaya çıktığında ve toplantı sonrası dillendirilmeye başlandığında ise, birbirlerinin kadim muhatapları danışıklı dövüşe devam ediyor. Biri birilerine göre gerçekten “ortak aklı” temsil etmeye devam ederken, diğeri taraftarlarının nazarında kahraman olmaya, güya kendilerine karşı yürütülen karalama kampanyalarına karşı mücadele etmeye ve temelsiz siyasetiyle sözde Çerkesya’yı kurmaya, ama en nihayetinde asıl işine devam ediyor…
Çerkes olmak Türkiye’de zordur. Yalnızca Çerkes olmak değil,
bu durum diğer azınlıklar için de geçerlidir. Bu, özellikle resmi ideolojinin
perspektifinden bakıldığında böyle.
Bir de kendi içimizde Çerkes olmanın da değişik türleri var.
Ben kabaca iki kısma ayırmak istiyorum.
1.
Çerkes olup bunun bilincinde olanlar ve bu
bilinçle Çerkes kalmak adına elinden geldiğince bir şeyler yapanlar.
2.
Bir de Çerkes olup yıllardır kendine dayatılan
ideolojilerin de etkisiyle bunun pek farkında olmayıp, tek derdi akşam evine
giderken götüreceği ekmeğin derdinde olanlar.
İkinci kesimdekilerin sayısı çok daha fazla.
İkinci kesimdekilerin sayısı çok daha fazla.
Bunları da kendi aralarında birtakım kategorilere tabi
tuttuğumuzda karşımıza yine farklı fraksiyonlar çıkmakta. Elbette ilk kısım insanlarımızdan
bahsediyoruz. Çerkeslik adına kaygısı olmayanlar şu an için gündemimiz değil.
Çerkes kalmak veya Çerkeslik adına siyaset yapan birçok
kurum ve grubumuz mevcut. Bunlardan biri ilk ve hala tek resmi kurumsal yapılanmalarımız
olan dernekler ve bunların çoğunun bağlı olduğu KAFFED. Haliyle söz sahibi
KAFFED. Günümüzde artık değişen konjonktürel şartların ve sınırları aşacak
şekilde giderek artan haberleşme ve kitle iletişim araçlarının da etkisiyle
daha fazla şeyin farkına varan insanlarımız KAFFED’ karşı çeşitli tenkitler
yöneltmekte, kimi zaman KAFFED’i aşırı temkinli ve tedbirli davranmakla ve
hatta daha fazlasıyla suçlamaktalar. Dolayısıyla KAFFED’in ortaya çıkardığı bir
boşluk var.
KAFFED’e bağlı dernekler ise zamanında önemli misyonlar
yerine getirmekle beraber epey zamandır toplum nazarında fazlasıyla imaj
kaybına uğramış, hatta toplumun bakış açısı ile adeta kahvehane durumunda.
Yönetim kadroları ise genellikle gönüllü birkaç hemşerimizin bir araya
gelmeleriyle oluşmakta. Hepsi vefakar insanlar. Ancak bu durum bir gerçeği
değiştirmiyor. Mevcut yönetim kadroları ile ne Türkiye’de ne de uluslar arası
arenada siyaset yapabilme beceri, kabiliyet ve eğitime sahip değiller. Bu durum
ister istemez derneklerin sınırlarını da doğal olarak çizmekte. Elbette hepsi
için geçerli değildir bu tablo.
Türkiye diasporasında faaliyetlerini yürüten bir diğer grup
sanal bir yapılanma olan, ancak özellikle uluslar arası arenada epey ses
getiren Kafkasya Forumu. Hemen hepsi
eğitimli ve gelecek için umut vadeden gençler. KF’nin özellikle 21 Mayıs ile
ilgili çalışmaları ve son zamanlarda Sochi’de 2014 yılında yapılacak
olimpiyatlar için yürüttüğü çalışmalar takdire şayan. Eksiklikleri elbette var…
Bir diğer grup daha çok Türkiye kamuoyunda siyaset yapan ve
bu bağlamda somut üç adet talebi olan, bunun için kitlesel eylemler düzenleyen
ve çalıştaylar yapan Çerkes Hakları İnisiyatifi. Onlar da farklı ve gerekli
formatları ile önemli bir işlevi yerine getirmekte. Her ne kadar haklarında
bazı spekülatif düşünce ve söylemler olsa da.
Bunların dışında irili ufaklı başka grup ve kurumlar da
mevcut. Ama özellikle bir grup üzerinde
durmak gerek…
Cherkessia.net
Üzerine
Çerkes siyaset sahnesine 2 yıl önce giren, ancak benim
kişisel olarak kısa süre önce fark ettiğim, adını “Çerkesya Yurtseverleri
“olarak duyuran ve cherkessia.net’te yayınlarını sürdüren bir grup var. Açık
konuşmak gerekirse bireysel olarak tanıdığım ÇY elemanlarının samimiyetine şimdilik
inanıyorum. Ancak siyasetlerinin çıkış
noktalarından hareketle üzerlerinde biraz durmak istiyorum.
Bu grup anlatısını Çerkes=Adığe, amacını da Çerkesya’yı
Çerkeslerin uyanışı ile tekrar inşa etmek olarak ifade etmekte. Diğer uzun
açıklamaları arasında onları diğerlerinden ayıran farklılıklar bunlar. Dolayısıyla en keskin söylemleri de bunlar. En
azından benim anladığım budur. Buradan yola çıkarak “bilinenleri” tekrar
belirtmeden geçemeyeceğim.
Çerkes=
Adığe söylemi kendilerinin iddia ettikleri gibi, diasporadaki veya anavatandaki
herhangi bir insanımızın bilinçlenmesine, Çerkes kalma mücadelesine veya bu
uğurda kanalize olmasına herhangi bir katkı sağlamayacaktır. İnsanlarımızda büyük
bir “bilinç” eksikliği olmakla beraber İnsanımızın “ulus” olma yolundaki
problemi bu değildir. Bu olmadığı gibi, bu söylemin veya ayrımın halk tabanında
da bir karşılığı yoktur. Yani ulus olmak gibi bir problem yok. Her ne kadar
teorik olarak doğru söylemiş olsanız ve diğer Kafkasya halklarının ‘akraba’
olduğunu ve dahi türlü güzel ifadeler kullanarak anlatsanız da…
Milliyetçilik veya ulusçuluk hususundaki bir diğer durum da bu minvaldeki teorilerin 19. Yüzyılda ortaya çıkmış, 20. yüzyılda geçerliliğini yitirmiş nazariyeler olmalarıdır.
Bu gün Türkiye coğrafyasında bizim ve diğer bütün azınlıkların en büyük problematik alanı, üzerinde yol alınan bu siyasi anlayış ve ürünleridir. 21. Yüzyıl gibi sınırların giderek kalktığı bir zamanda, 40 küsür ülkede yaşamlarını idame ettiren dünya vatandaşı konumunda diasporik bir millet için ulusalcılık anlayışına dayalı bir geleceğin tahayyül edilmesi oldukça zordur. Küreselleşmenin uluslara ve ulus devletlere getirdiği sonuçlar her yerde geçerlidir ve ortadadır. Dolayısıyla çökmüş bir teori üzerinden siyaset geliştirmek mantıksızdır. Milliyetçilik üzerine kurulu bir siyaset kitlelere geçici malayani bir gaz vermekle beraber gelecek inşa etmek adına günümüzde artık mümkün değildir.
Küresel anlamda da sürekli revize edilen bu kavramın doğru dürüst temellendirilemediği de bilinmektedir. Ayrıca Çerkes ifadesi en azından Türkiye diasporasında karşılığını bulmuş bir kavramdır. Bir aidiyet duygusunu dile getiren bu kelime ırk temelinde değil, daha çok xabze temelinde yerini almıştır. Bir kavramı tekrar ele alıp ona farklı bir anlam yüklemek faydadan çok zarar getirecektir. Adığe’leri uluslaştırmak isterken diğer akraba kavimlerin küstürülmesi, hatta kendi içerisinde aynı toplumları ayrıştırması olasıdır. Akraba kavimler, benzer yönlerini de farklı yönlerini de çok iyi bilmektedirler. Onları birbirine şu veya bu derecede yaklaştırıp uzaklaştırmak afaki bir çabadır. Bu kimsenin haddine de değildir.
Kimlikler, dolayısıyla, hele hele yüzyıllarca bir arada yaşamış olan kavimlerden ayrıştırılarak Çerkes kimliği üzerinden siyaset yapmak, teorik olarak gerçekler ifade edilse dahi sakıncalı ve sakattır.
Milliyetçilik veya ulusçuluk hususundaki bir diğer durum da bu minvaldeki teorilerin 19. Yüzyılda ortaya çıkmış, 20. yüzyılda geçerliliğini yitirmiş nazariyeler olmalarıdır.
Bu gün Türkiye coğrafyasında bizim ve diğer bütün azınlıkların en büyük problematik alanı, üzerinde yol alınan bu siyasi anlayış ve ürünleridir. 21. Yüzyıl gibi sınırların giderek kalktığı bir zamanda, 40 küsür ülkede yaşamlarını idame ettiren dünya vatandaşı konumunda diasporik bir millet için ulusalcılık anlayışına dayalı bir geleceğin tahayyül edilmesi oldukça zordur. Küreselleşmenin uluslara ve ulus devletlere getirdiği sonuçlar her yerde geçerlidir ve ortadadır. Dolayısıyla çökmüş bir teori üzerinden siyaset geliştirmek mantıksızdır. Milliyetçilik üzerine kurulu bir siyaset kitlelere geçici malayani bir gaz vermekle beraber gelecek inşa etmek adına günümüzde artık mümkün değildir.
Küresel anlamda da sürekli revize edilen bu kavramın doğru dürüst temellendirilemediği de bilinmektedir. Ayrıca Çerkes ifadesi en azından Türkiye diasporasında karşılığını bulmuş bir kavramdır. Bir aidiyet duygusunu dile getiren bu kelime ırk temelinde değil, daha çok xabze temelinde yerini almıştır. Bir kavramı tekrar ele alıp ona farklı bir anlam yüklemek faydadan çok zarar getirecektir. Adığe’leri uluslaştırmak isterken diğer akraba kavimlerin küstürülmesi, hatta kendi içerisinde aynı toplumları ayrıştırması olasıdır. Akraba kavimler, benzer yönlerini de farklı yönlerini de çok iyi bilmektedirler. Onları birbirine şu veya bu derecede yaklaştırıp uzaklaştırmak afaki bir çabadır. Bu kimsenin haddine de değildir.
Kimlikler, dolayısıyla, hele hele yüzyıllarca bir arada yaşamış olan kavimlerden ayrıştırılarak Çerkes kimliği üzerinden siyaset yapmak, teorik olarak gerçekler ifade edilse dahi sakıncalı ve sakattır.
Çerkesya’nın
inşa edilmesi günümüz konjonktüründe mümkün olmamakla beraber, bir ideal olarak
ele alındığında dahi bahsedilen kadim Çerkesya topraklarında akraba kavimlerle
bir arada yaşandığı görülecektir. Eğer
tarihi topraklarda bir inşadan söz ediliyor ise bunun yine tarihi realitelere
uygun olması gerekir. Keza o topraklarda
geçmişte bir arada yaşamış olan her halkın “hak” iddia etme lüksü vardır…
Sonuç
olarak;
Bu siyaset, çıkış noktasının verdiği hassasiyetten mütevellit, epey kişiyi etkisi altına alabilir. Zira bireyleri veya kitleleri etkilemenin yegâne iki yolu, din-inanç ve milliyetçilik-ulusçuluk argümanlarını kullanmaktır. Kısa vadede çevresinde gerçekten inanan insanların birikmesiyle, ama uzun vadede belki kendini farklı hissettirecek marjinal bir düşünce olmakla sonuçlanacaktır. Yapıcı herhangi bir sonuca ulaşmamakla birlikte, diasporada yeni siyasi yapılanmalar gibi önemli süreçlere sekte vurabilme kabiliyeti olan bu yöntemden, söylemlerden ve siyasetten vazgeçilmelidir. Gönüllülerinden ve emekçilerinden bu enerjilerini gerçekten fayda getirecek işlere yönlendirmeleri en büyük dileğimdir. Zira hepsi değerlidir. Her ne kadar bu ifadeler onlar için “geçiniz” tarzında ifadeler olsa da dile getirmek borcumuzdur…
Bu siyaset, çıkış noktasının verdiği hassasiyetten mütevellit, epey kişiyi etkisi altına alabilir. Zira bireyleri veya kitleleri etkilemenin yegâne iki yolu, din-inanç ve milliyetçilik-ulusçuluk argümanlarını kullanmaktır. Kısa vadede çevresinde gerçekten inanan insanların birikmesiyle, ama uzun vadede belki kendini farklı hissettirecek marjinal bir düşünce olmakla sonuçlanacaktır. Yapıcı herhangi bir sonuca ulaşmamakla birlikte, diasporada yeni siyasi yapılanmalar gibi önemli süreçlere sekte vurabilme kabiliyeti olan bu yöntemden, söylemlerden ve siyasetten vazgeçilmelidir. Gönüllülerinden ve emekçilerinden bu enerjilerini gerçekten fayda getirecek işlere yönlendirmeleri en büyük dileğimdir. Zira hepsi değerlidir. Her ne kadar bu ifadeler onlar için “geçiniz” tarzında ifadeler olsa da dile getirmek borcumuzdur…
Sochi 2014’e Doğru
Tüm
bu grup ve kurumların yanında bir de 2014 yılında, kadim başkent, soykırımın
sembol yerlerinden biri olan, adını yok edilen Çerkes kavmi Saçe’den alan
Sochi’de kış olimpiyatları organizasyonunu gerçekleştirecek olan Rusya var. Ve
şu an için Rusya’nın gündemini en fazla meşgul eden konulardan birinin bu
olduğu bilinmekte. Peki Rusya kadim başkentte yapacağı olimpiyatlar öncesinde
Çerkes toplumu ve diasporası sessiz mi kalacaktı?.. Elbette hayır. Çerkesler
Sochi olimpiyatlarını, 150. Yılına gelen sürgünü dünya kamuoyuna haykırmak için
ellerinden geleni yapmalıydı mesela. Ve diğer dile getirilmesi gerekenler. Keza
yapanlar da var, yapmamak için diretenler olmasına rağmen…
Çerkes
diasporasının bu çalışmalarının olacağını çok önceden tahmin ederek bu işi
üstlenen ve sırf reklamları için henüz 100 milyon USD harcayan Rusya’nın
diasporanın bu çalışmalarını önlemeye yönelik planları ve çalışmaları olmayacak
mı?.. Elbette olacak. Ve olmakta. Bu tedbirler arasında görünenler olduğu kadar
görünmeyenler de var. Zira bilindiği gibi Rusya için en büyük negatif faktör
disporadır.
Rusya’nın
öncelikli amaçlarından biri öyle sanıyorum ki, diasporanın tek güç halinde
hareket etmesini engellemektir. Bu bağlamda diaspora üzerinde etkili olabilecek
argümanlarla çoktan harekete geçti.
Öncelikle yukarıda özellikle kimseyi suçlamamaya özen göstererek üzerinde durduğum, Çerkesler arasında ayrıştırma yönünde etkili olabilecek “milli” karakterli bir söylem geliştirmek ve bunu Çerkes kamuoyuna indirgemek olmuştur. Zira bu havuca kafa uzatacak kişi epey olacaktı. Ve oldu da. Bunun somut karşılığını bir ısınma turu tadında bu yılki 21 Mayıs etkinlik programlarında görüyoruz. Sürecin kim Çerkes, kim değil gibi gereksiz ve oyalayıcı tartışmalarla devam ettiğini ve edeceğini de biliyoruz. Aynı şekilde bu politik söyleme destek veren ve karşısında duran, belki yıllardır beraber yürümüş insanların sırf bu politik düzlemdeki tartışmalarından dolayı adeta düşman kesildiklerine de bizzat müşahede ediyoruz…
Sochi 2014'e doğru- Ortak Akıl Toplantıları vs…
Belki
öncesinden başlamakla beraber 2014 öncesi artan ve dikkatimizi çeken başka bir çalışma
Türkiye’de yapılmakta. Daha önce iki kez yapılan ve 3.sü İstanbul’da, kendilerine
gelen rica üzerine İstanbul Çerkes Derneği ev sahipliğinde yapılan ortak akıl
toplantıları adı verile toplantılar. Evet, özellikle vurgulamak lazım ki, bu
toplantılarda alınan kararlar veya konuşulan konularla İstanbul Çerkes Derneği’nin
ev sahibi olmaktan öte herhangi bir alakası yoktur.
Bu
çalışmalarda ele alınan birkaç konu var. Birincisi yukarıda bahsettiğimiz
KAFFED’e karşı kamuoyunda oluşan muhalif seslerin kanalize edilmesi yönünde
olmakta. Bu bağlamda yeni bir “Çerkes
Federasyonu”ndan bahsediliyor. Böylece
hem ayrıştırma artacak, hem el altında farklı muhataplar da olacak, hem de bu
oluşum kendi koordinatlarına göre şekillenecek.
Görüşülen konulardan bir diğeri Türkiye’deki derneklerin isimlerinin Çerkes-Adığe veya benzer şekilde değiştirilmesi gerekliliği. Derneklerin mevcut “ölü” hallerinin neden konuşulmadığı ve esas problemlere çözüm aranmadığı sorusunu sormadan biraz önce ifade ettiğimiz, cherkessia.net’in ısrarla her zaman üzerinde durduğu “milli” söylemler ile ilgili durumla paralelliğine dikkat çekmek isterim. Yani bu siyaset meşrulaştırılmakta ve tabana yayılmakta.
Görüşülen konulardan bir diğeri Türkiye’deki derneklerin isimlerinin Çerkes-Adığe veya benzer şekilde değiştirilmesi gerekliliği. Derneklerin mevcut “ölü” hallerinin neden konuşulmadığı ve esas problemlere çözüm aranmadığı sorusunu sormadan biraz önce ifade ettiğimiz, cherkessia.net’in ısrarla her zaman üzerinde durduğu “milli” söylemler ile ilgili durumla paralelliğine dikkat çekmek isterim. Yani bu siyaset meşrulaştırılmakta ve tabana yayılmakta.
Toplantılarda
değinilen bir diğer mevzu da anavatandan gelen xase temsilcilerinin hazırladığı
bildirinin sunumu. Bildiri nereden baksanız vahim. Göründüğü kadarıyla
Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin gündemlerini yakından takip eden click, önce bir
dizi kültürel hak ve işbirliğinden bahsediyor. Akabinde ise Sochi olimpiyatları
sırasında Çerkeslere “saygı” duyulmasından bahsediyor. Sochi’ye karşı bir
muhalefet filan yok. Tarihsel gerçeklikleri dile getirmek yok. Saygı duymak
artık ne demekse, istenen bu. Ve sonunda tek bir cümle ile 21 Mayıs’ın
“soykırım” olduğu ifade ediliyor, utangaç bir dille… . İşin hazin yönü toplantıya
katılan bunca insanın durumdan haberdar olmaması. Ancak son toplantıya katılan Cherkessia.net
üyelerinden bir itiraz yükseliyor biraz kısık bir sesle. Aslında kendilerine destek
vererek ve kendi söylemlerini tabana yayarak hareket eden bu odağın bildirisine
önce şaşırıyor, sonra kendi bireysel düşüncelerine ters gelen kısımlarına
itiraz ediyorlar. Muhtemelen dâhil oldukları grup ile bu odak arasındaki
danışıklı dövüşten henüz haberleri yok.
Bunun
yanında toplantılarda dikkatimizi çeken bir diğer husus, Rusya’nın anavatanda
yaşayan Çerkesler üzerinde kurduğu baskılar ve onları adeta bir rehin gibi
diasporaya göstermesi ve “onlar bizim elimizde bilesiniz” çığırtkanlıkları. Her
nasılsa da bu durum diasporada karşılığını kısmen de olsa bulmakta.
Sonuç
itibariyle bu toplantılarda, hem milliyetçi söylemlerle ayrıştırmaya ivme
kazandırılırken ve bu meşrulaştırılırken, diğer yandan KAFFED’e muhalif grubun
dizayn edilmesi sağlanmaya çalışıyor.
Ortak akıl toplantılarına dair aslında çok açık olan bu tablo ortaya çıktığında ve toplantı sonrası dillendirilmeye başlandığında ise, birbirlerinin kadim muhatapları danışıklı dövüşe devam ediyor. Biri birilerine göre gerçekten “ortak aklı” temsil etmeye devam ederken, diğeri taraftarlarının nazarında kahraman olmaya, güya kendilerine karşı yürütülen karalama kampanyalarına karşı mücadele etmeye ve temelsiz siyasetiyle sözde Çerkesya’yı kurmaya, ama en nihayetinde asıl işine devam ediyor…
Hâsılı
kelam, Sochi 2014 olimpiyatları öncesinde önümüzde sayısız mayın var. Ve
bunların her yerde her zaman karşımıza çıkması muhtemel…
Yukarıda
saydığımız kurum ve gruplara dönecek olursak; hepsi bizim için gerekli ve
değerlidir. Hiç biri diğerini yok saymadan ve rakip görmeden kendi kulvarında
davasını savunmalıdır. Ancak yürütülen politikaların toplum adına yapıldığı
ifade edilirken, bu politikaların toplumun neresinde olduğuna, toplum için ne
getirip ne götürdüğüne dikkat edilmelidir. Ve daha da önemlisi bilerek veya
bilmeden bir şekilde bu milletin geçmişine, gününe ve geleceğine sekte vurmaya
çalışan mercilere veya kişilere alet olunmamalıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder